28 Ağustos 2013 Çarşamba

Düzeltme - Cender A.Ş.

Kapıdan Satış Yöntemiyle uğraştığım zamanlarda yorgunluk atmosferinde bir yazı yazmıştım. Şikayet sitelerine ve Tüketici Hakem Heyeti'ne yaptığımız başvurularla birlikte kendi sitelerindeki iletişim kanallarını da kullarak rahatsızlığımızı iletmemiz sonuç verdi.

Cender A.Ş.'nin sonraki aşamalarda muhatap olduğumuz personeli olaya çözüm odaklı yaklaşıp, bizim daha fazla mağdur olmamamız için ellerinden geleni yaptılar ve ürünün iadesini kabul ettiler.

Bu noktada kendilerine teşekkür ederim. 

23 Ağustos 2013 Cuma

Varsa Söyleyin

Varsa yaşamanın anlamı söyleyin.

Kapınızda yeni doğmuş ikiz bebeklerle beraber yüzlerce çocuk, bir günde 1600 kişi bilmem hangi ülkelerin oyunlarına, hesaplarına kurban olup buralardan göçüp gitmişse,

şu küçücük hayatlara, sonsuza kadar yaşayacakmışcasına ihtiras, kin, nefret doldurup, zulümlerine zulüm katabiliyorlarsa bu dünyanın güçlüleri,

hep ağlayanlar, ezilenler, acı çekenler dini, ırkı farketmez belli bölgelerin insanlarıysa eğer,

mazlumlara duyarsızlaşmışsa milletler,

fert olarak düşünmekten başka yapacak birşeyiniz yoksa

ne anlamı var ki yaşamanın bunları durduramadıktan sonra?

 

18 Ağustos 2013 Pazar

Vicdanlar Suskun

Şuracıkta neredeyse yanıbaşımızda bir günde yaklaşık 5000 bin masum insan öldürüldü.

Hiçbirinin silahı yoktu, yakıp yıkması, yağmalaması yoktu. Dünyada olabilecek en barışçıl eylemi, seçimle gelen bir Cumhurbaşkanı'nın sadece 1 yıl sonra darbeyle alaşağı edilmesini protesto ediyorlardı.

Ne yazılsa, ne söylense, ne kadar gözyaşı dökülse de tarif edilmez bir acı.

Dünya'nın aymazlığı neden hep Ortadoğu'daki ya da fakir ülkelerdeki canlarla bir kere daha ispatlanır. Bu ispatların sonu ne zaman gelecek?

Demokrasi getirme kılıfı altında büyük bir iştahla Irak'a girip, yüzbinlerin canına mal olan Amerika, petrolü oradan lokur lokur içerken, Mısır'ın tarihinde bir ilkle; seçimle iktidara gelenlerin ekonomi musluklarını kısıp, sadece bir yıl sonra darbe yaptırıp, darbe komisyonuna bol para aktarıp bunun demokrasinin gereği olduğunu söylemesi, bir günde alınan 5000'e yakın can için ağzının kenarıyla "kınıyorum" demesi ne acı, ne acı, ne acı!!!

Ah Amerika! Ne zaman gerçekten insani olabileceksin?

Ah Avrupa! Ne zaman gerçekten insani olabileceksin?

Ah Körfez Ülkeleri! Ne zaman gerçekten insani olabileceksin?

Dünya bu kadar vicdandan yoksun mudur?

Hal böyle iken, dünyanın insan haricinden oluşan kısmı, kafasını oraya buraya vurup parçalanmıyorsa, elbette acıyı gerçekten hissedip yüreği gerçekten yananlar içindir..

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Dolandırıcılık Yanıbaşınızda Mı? Kapıdan Satış'la Evet

Şirketin Adı:

Cender A.Ş

Sakın ola bulaşmayın. Daha önce annemin kapısına gelip binbir dil döken satış elemanı annemi "Teyzecim bu ürünü bak ilinizde şu şu doktorlar aldı, mutlaka al, garantisi var bel ağrın kalmayacak. Ayrıca 7 gün içinde mazeretsiz iade hakkın var. İade için beni 7 gün 24 saat arayabilirsin.." diyerek hatta ikamet adresini de verdiği bir müşteri bayanla telefonda konuşturarak ürünü zorla satmış.

Evet aynen öyle, resmen zorla satmış bana göre. Kafa karışıklığına sebep olarak, gerçek dışı vaatlerle iradenin sakatlanması gibi bir durum var ortada. 

Biz hemen ürünü iade etmek istedik ama tabi ki satış elemanı telefonlarımıza cevap vermiyor, hatta ilk aramamızda telefonu yüzümüze kapatmak gibi kabul edilemez bir eylemde de bulundu.

Müşteri hizmetlerini aradım, kız inanılmaz alaycı bir dil kullandı.

Bu tavrın üstüne, dünyanın en kaliteli ürünü de olsa -ki araştırmalarım bir işe yaramadığı yönünde- iş, ürünün iadesi için diğer yolları denemeye kaldı.

Yapılacak iş önce kapıdan satış yönetmeliğine göre yedi günlük cayma hakkımızı kullanmak için şirket adresine ihtarname çektirmek, arkasından Tüketici Hakem Heyetine başvurmak, internette gerekli tüm yerlere şikayetleri iletmek, son aşama da savcılığın yolunu tutmak.

Başka ne yapılır bilmiyorum.

İnternet firma hakkında şikayet kaynıyor

Firma. Cender A.Ş.
Ürün: Dr. Tens Therapy Masaj Aleti..

Cihazın ederi 700 lira civarında. İş avukat tutmaya kadar gider, maddi anlamda astarı yüzünden pahalı hale gelse bile peşini bırakmamaya şimdilik kararlıyım. Zaten anladığım kadarıyla bu tür  şirketler öyle bir fiyat belirliyorlar ki mağdur dava açsa yaptığı masrafa değmeyecek, öyle olunca "Oldu bir kere.. Allah'ından bulsun" diyerek sineye çekecek.

Karakterimin gereği olarak mağdur olmak yerine bu tür aldatmacılarla uğraşmak taraftarıyım. Ben uğraşmam, öbürü uğraşmazsa kim uğraşacak.

Bu sıralarda Kapıdan Satış Dolandırıcılığı'nın bir başka versiyonu da çok yaygın. Bana da çatmıştı : Bundan kaç sene önce olduğunu hatırlamıyorum, bir gün kapıya garip bir genç geldi,

 - Size bir müjdemiz var, şu kartlardan birini çekin, hediye kazanın, boş yok..

Ben bu lafı üzerine, ne saçmalıyor bu diyerek kapıyı yüzüne kapatmıştım. Yapılacak en doğru hareketi yapmışım.

Bir firma kapınıza kadar gelip size niye hediye dağıtsın? İki seçenek var, ya hayır kurumudur, ya da dolandırıcı.

Birinci seçenekte hayır kurumu benim kapımı niye çalsın? Ayrıca böyle bir hayır yöntemi de olamaz. Geriye ikinci seçenek kalıyor.

Bu oltaya takılan ve mağdur olan çok sayıda insan olduğunu internette yaptığım araştırmalarda gördüm. Adamlar size kart çektirip,

 - Günün hediyesini kazandınız, saç kurutma makinesi çıktı. Saç kurutma makinemiz şöyle şahane, böyle üstün özelliklere sahip. Şuraya bir imza hemen, ama küçük bir şartımız var. Saç kurutma makinesi hediyemiz için önce şu küçük çamaşır makinesini almanız lazım, çok ucuz, siz duymamış olabilirsiniz ama çamaşır makinesi markamız Türkiye'de piyasaya yeni giriyor, az çamaşırlarınız bu küçük makine ile yıkarsınız, şu senede hemen afilli bir imza atıverin, kazançlı çıkın..

gibi bir konuşma yapması olası. Olayın temeli bu. Uyduruk bir malı çeşitli laf oyunu ile yüksek bir bedele satıyorlar.

Gündemde olan bir diğer dolandırıcılık olayı da Devremülkler.. Bunda çok yakın bir tanıdığım mağdur oldu. Televizyondaki o binbir vaat içeren reklamlara inanarak devremülk aldı. Sonra ofise gittiklerine satış elemanlarının ne kadar rahat yalan söylediklerine şahit olmuş. Şahit olmuş ama şok olarak şahit olmuş.

Nasıl şok olmasın ki. Bir insan bu kadar rahat yalan söylüyorsa kimyası bozulmuştur. Benim de anlamadığım nokta bu dolandırıcı şirketler bu kadar pervasız yalan söyleyebilen elemanları nasıl seçiyor. Hangi testlerden geçiriyor?

Konu gelip gelip yine kendi öz değerlerimizden neden uzaklaşıyoruz sorusuna geliyor.

İsyan duygularım yine kabarmaya başlıyor.

Bunları denetlemek bu kadar zor mu? Yasalarını yapmak, uygulamak bu kadar zor mu?

Bir mağdur da siz olmamanız için tavsiyem: Ağzı çok iyi laf yapan insanlara sakın hemen inanmayın, öncelikle mutlaka internetten araştırın, şikayet konularına bakın.

En önemlisi sakın ama sakın ne kadar güvenilir de gözükse bu tür şirketlerin binbir dille size attırmaya uğraşacağı imzayı sözleşmeye atmayın, daha doğrusu hiç bir yere imza atmayın.

Cender A.Ş. ile ilgili düzeltme yazısı :
Düzeltme - Tıklayın
 

11 Ağustos 2013 Pazar

Türkiye'ye Döndük De Ne Oldu?

Evet nihayet geldim Türkiye'ye. Davis'te sık aralıklarla Türkiye'ye gidince neler yaparız listeleri oluştururken, uçağa bindiğimde garip bir hüzün kapladı.

İçimdeki sesi dinledim. Kesinlikle Türkiye'ye gitmek istemiyordu.

İstanbul yaşamak istediğim yerdi ya, dünya bir yana İstanbul bir yanaydı.

Öyle mi hala? Galiba hayır.. Ailem ve arkadaşlarım dışında Türkiye'de İstanbul da dahil hiç birşeyi özlememişim. Yani hiç özlememişim.

Aslında ben insanlardan çok sıkıldım.  Niye mi? Düzinelerce eften püften olaydan sadece bir kaçı:

Ankaraya indiğimiz akşamın sabahında çok özlediğim simit-çay ikilisi için  evin en yakınındaki simit kafeye gittik. 10 dakikalık yürüme mesafesinde bile Ankara sokakları her zaman ki gibi soğuk ama eskisinden çok daha bunaltıcıydı. O çöpler, yer yer köşe başlarındaki çöplerden sızan suların bıraktığı görünümler, siyasi inatlaşmalara, vurdumduymazlıklara heba edilmiş çarpuk çurpuk yollar, kaldırımlar..

Ramazan akşamı yolda eşimle yürüyüş yaparken 35 yaşlarında bir hanım elindeki bisküvi kağıdını, önündeki direğin yanına bırakıverdi. Zaten evinde de odaların köşelerine böyle çöpleri bırakı bırakıveriyordu ya..

İstanbul Eminönü'nde İspark görevlisi, dakikada bilmem kaç kere kestiği otopark fişlerini buruşturup buruşturup yere atarken eşim uyarınca adamdan aldığımız cevap şuydu: "Ben zırt pırt çöp tenekesine mi gidicem?" Çöp tenekesi mesafesi sadece 4 adım.

Amerika'dan gelmiş bir misafirimizle iftardan sonra Beykoz'da İstanbul Boğazı'nı izliyoruz. Deniz nasıl temiz, nasıl berrak. Ayakta bekleyen iki ailenin pek şımarık çocukları ellerindeki koca koca 3-4 poşeti denize atıverdiler. Amerikalı arkadaşım şok olurken ben ne diyeceğimi bilemedim. Aileler çocukların bu hareketlerine karşı her zamanki gibi tepkisiz.

Trafikte garip hareketler..

Hayır iki saniye önce gidince sana madalya mı veriyorlar, nedir o cambazlıklar, zigzag çizmeler, önüne kırmalar, her boşluğa arabanın burnunu sokmalar, gereksiz yerlerde korna çalmalar, selektör yapmalar? Egoyu tatmin ediyorsun da ne kadar komik duruma düşüyorsun.

Orada burada sıra ile yapılan işlerde araya kaynama hareketleri.. Bunu kasti yapmayanlara itirazım yok ama bunu işgüzarlıkla yapanlara isyanım var.

Bunların üstüne kaç tane dolandırıcılık olayı ile karşılaştım. En yakınımlarından birisi yüklü bir miktarda bir meblağı bir dolandırıcı çetesine kaptırmış, üstüne başka bir olay daha yaşamış. Biz de bunun üstüne annemi nkapıdan satış yöntemiyle dolandırılmasına uzaktan şahit olduk.. Hangi duygularla yaşıyorsunuz? O kazandığınızı sandığınız miktarlar sizden başka yollarla çıkacağına ben eminim de siz hangi kafadasınız?

Vallahi yeter, nasıl bir millet olduk biz?

Kendiniz var olun, şu uyanık her daim ayakta olan egonuz yok olsun.
Kendiniz var olun, şu başkalarını alt etme dürtüleriniz yok olsun.
Kendiniz var olun, şu saf niyetler üstünden kolay kazanç sağlama şeytanilikleriniz yok olsun.

Temiz kalpli insanların hiçbir cephesinde bulunmayın.

 İyi de nedir bunun kaynağı? Kesinlikle ve kesinlikle kanunların yetersizliği. Bu kadar zor mudur bunları kontrol etmek, yasak getirmek, denetlemek? Zaten şu yasa yapanların da yasayı uygulayanların da ruh hallerine hayranım  (!)

ZALİME MERHAMET, MAZLUMA ZALİMLİKTİR.

Amerika'da dinginlikte seyredip duran, tatlı heyecanlarla renklenen ve ömür boyu aynı seviyelerde olmasını  istediğim psikolojim, Türkiye'de çok fena dalgalandı. Kısacık bir zaman dilimi yetti buna ne yazık ki..İçimde yokluğa mahkum ettiğim isyan duygularımı uyandırdınız.

Türkiye'den çok sıkıldım. Bayramı hiç ama hiç hissedemedim. "Bir yıl uzak kaldı, sanki ömrü boyunca uzaktaymış gibi Türkiye'yi beğenmiyor" hissi uyanmışsa, evet bir ay uzak da kalmış olsam, on yıl uzak da kalmış olsam aynı hissiyatı paylaşacağım.

İsyanım Türkiyenin taşına toprağına, havasına değil, Anadoluluktan, kendi öz değerlerimizden uzaklaşan insanlarına..

İlkel bir ortamda güzel insanlarla birlikte olayım yeter. Bir ekmek bir bardak çayla karın nasıl olsa doyuyor.

Ben burda çer çöp gibi, trafik gibi incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerden bahsederken dünyada ne acılar  yaşanıyor.. Hangi birinden bahsedyim, Irak'tan mı? Pakistan'dan mı? Mısır'dan mı?

Yaşama isteği namıma hiçbir şey kalmadı desem abartmış olmayacağım. Hele hele birşey yapamamak insanı daha da çıldırtıyor.

Ne yalansın dünya.