11 Ağustos 2013 Pazar

Türkiye'ye Döndük De Ne Oldu?

Evet nihayet geldim Türkiye'ye. Davis'te sık aralıklarla Türkiye'ye gidince neler yaparız listeleri oluştururken, uçağa bindiğimde garip bir hüzün kapladı.

İçimdeki sesi dinledim. Kesinlikle Türkiye'ye gitmek istemiyordu.

İstanbul yaşamak istediğim yerdi ya, dünya bir yana İstanbul bir yanaydı.

Öyle mi hala? Galiba hayır.. Ailem ve arkadaşlarım dışında Türkiye'de İstanbul da dahil hiç birşeyi özlememişim. Yani hiç özlememişim.

Aslında ben insanlardan çok sıkıldım.  Niye mi? Düzinelerce eften püften olaydan sadece bir kaçı:

Ankaraya indiğimiz akşamın sabahında çok özlediğim simit-çay ikilisi için  evin en yakınındaki simit kafeye gittik. 10 dakikalık yürüme mesafesinde bile Ankara sokakları her zaman ki gibi soğuk ama eskisinden çok daha bunaltıcıydı. O çöpler, yer yer köşe başlarındaki çöplerden sızan suların bıraktığı görünümler, siyasi inatlaşmalara, vurdumduymazlıklara heba edilmiş çarpuk çurpuk yollar, kaldırımlar..

Ramazan akşamı yolda eşimle yürüyüş yaparken 35 yaşlarında bir hanım elindeki bisküvi kağıdını, önündeki direğin yanına bırakıverdi. Zaten evinde de odaların köşelerine böyle çöpleri bırakı bırakıveriyordu ya..

İstanbul Eminönü'nde İspark görevlisi, dakikada bilmem kaç kere kestiği otopark fişlerini buruşturup buruşturup yere atarken eşim uyarınca adamdan aldığımız cevap şuydu: "Ben zırt pırt çöp tenekesine mi gidicem?" Çöp tenekesi mesafesi sadece 4 adım.

Amerika'dan gelmiş bir misafirimizle iftardan sonra Beykoz'da İstanbul Boğazı'nı izliyoruz. Deniz nasıl temiz, nasıl berrak. Ayakta bekleyen iki ailenin pek şımarık çocukları ellerindeki koca koca 3-4 poşeti denize atıverdiler. Amerikalı arkadaşım şok olurken ben ne diyeceğimi bilemedim. Aileler çocukların bu hareketlerine karşı her zamanki gibi tepkisiz.

Trafikte garip hareketler..

Hayır iki saniye önce gidince sana madalya mı veriyorlar, nedir o cambazlıklar, zigzag çizmeler, önüne kırmalar, her boşluğa arabanın burnunu sokmalar, gereksiz yerlerde korna çalmalar, selektör yapmalar? Egoyu tatmin ediyorsun da ne kadar komik duruma düşüyorsun.

Orada burada sıra ile yapılan işlerde araya kaynama hareketleri.. Bunu kasti yapmayanlara itirazım yok ama bunu işgüzarlıkla yapanlara isyanım var.

Bunların üstüne kaç tane dolandırıcılık olayı ile karşılaştım. En yakınımlarından birisi yüklü bir miktarda bir meblağı bir dolandırıcı çetesine kaptırmış, üstüne başka bir olay daha yaşamış. Biz de bunun üstüne annemi nkapıdan satış yöntemiyle dolandırılmasına uzaktan şahit olduk.. Hangi duygularla yaşıyorsunuz? O kazandığınızı sandığınız miktarlar sizden başka yollarla çıkacağına ben eminim de siz hangi kafadasınız?

Vallahi yeter, nasıl bir millet olduk biz?

Kendiniz var olun, şu uyanık her daim ayakta olan egonuz yok olsun.
Kendiniz var olun, şu başkalarını alt etme dürtüleriniz yok olsun.
Kendiniz var olun, şu saf niyetler üstünden kolay kazanç sağlama şeytanilikleriniz yok olsun.

Temiz kalpli insanların hiçbir cephesinde bulunmayın.

 İyi de nedir bunun kaynağı? Kesinlikle ve kesinlikle kanunların yetersizliği. Bu kadar zor mudur bunları kontrol etmek, yasak getirmek, denetlemek? Zaten şu yasa yapanların da yasayı uygulayanların da ruh hallerine hayranım  (!)

ZALİME MERHAMET, MAZLUMA ZALİMLİKTİR.

Amerika'da dinginlikte seyredip duran, tatlı heyecanlarla renklenen ve ömür boyu aynı seviyelerde olmasını  istediğim psikolojim, Türkiye'de çok fena dalgalandı. Kısacık bir zaman dilimi yetti buna ne yazık ki..İçimde yokluğa mahkum ettiğim isyan duygularımı uyandırdınız.

Türkiye'den çok sıkıldım. Bayramı hiç ama hiç hissedemedim. "Bir yıl uzak kaldı, sanki ömrü boyunca uzaktaymış gibi Türkiye'yi beğenmiyor" hissi uyanmışsa, evet bir ay uzak da kalmış olsam, on yıl uzak da kalmış olsam aynı hissiyatı paylaşacağım.

İsyanım Türkiyenin taşına toprağına, havasına değil, Anadoluluktan, kendi öz değerlerimizden uzaklaşan insanlarına..

İlkel bir ortamda güzel insanlarla birlikte olayım yeter. Bir ekmek bir bardak çayla karın nasıl olsa doyuyor.

Ben burda çer çöp gibi, trafik gibi incir çekirdeğini doldurmayacak meselelerden bahsederken dünyada ne acılar  yaşanıyor.. Hangi birinden bahsedyim, Irak'tan mı? Pakistan'dan mı? Mısır'dan mı?

Yaşama isteği namıma hiçbir şey kalmadı desem abartmış olmayacağım. Hele hele birşey yapamamak insanı daha da çıldırtıyor.

Ne yalansın dünya.

Hiç yorum yok: