25 Aralık 2012 Salı

Bir Uygur Türküyle Kahvaltı

Bugün Uygur Türkü olup Çin'de yaşayan bir arkadaşımla kahvaltı yaptık. Onunla sohbet ederken o kadar garip duygular yaşadım ki ifade etmek mümkün değil. İnsanların kendi ortamlarda neler yaşadıklarını onların ağzından dinlemek, onlarla üzülmek, sevindikleri  şeylerle sevinmek, sanki yıllardan beri tanışıyormuşsun gibi hissetmek, güvenmek...

Bir saate yakın görüşmeyi planlarken 4,5 saatlik bir görüşme oldu ama ikimiz de doyamadık.

Çin hakkındaki düşüncelerim burada tanıdığım bazı arkadaşlarla daha farklı hale dönerken bir Türk'ün orada yaşadıklarını dinlemek gerçekleri bir kere daha gözler önüne sermeme sebep oldu. Benim bu ülkeyle ilgili fikirlerimdeki küçük değişimler, arkadaşlarımın kişisel güzel özelliklerinden kaynaklanırken, bu iktidardakilerin değişmeyen ve belki de değişmeyecek olan hırsları, kabaca insanlıktan çıkmış halleri bu savaşlar niye var ki sorusuyla beni tekrar başbaşa bırakıyor.

Bu baskıcı rejimler kimbilir kaç kişinin ölümüne, fakirliklerine, işkence çekmelerine sebep oldu. Özgürlük mü? Kelimesinden bile bahsetmek mümkün değil: En basitinden bu tür komünizm tipi rejimlerde hükümeti eleştirmek gibi bir seçeneğin bile yok; tek gideceğin yer en iyi ihtimalle bir hapishane oluyor.

Konu itibariyle bu insanı üzen diyaloglarımız yerini ortak değerlerimize bıraktı..

Amerika'ya ilk geldiğim günlerde Tayvanlı birisi bana "Siz Çin'e bağlı bir özerk bölgede yaşayan insanlara benziyorsunuz" demişti ve benim Türk olduğumu ben söyleyinceye kadar bilmiyordu. Ben de eve gelince eşime köklerimi buldum diyerek takılmıştım ki Tayvanlı arkadaşın bu tespitine de sonradan hayret ettim. Buradaki insanlar genellikle beni Fransızlara benzetirlerken ilk görüşte en azından daha isabetli tespiti yapmıştı. Bugün arkadaşımla konuşurken de sanki kendi memleketimden biriyle konuşuyormuşum gibi hissettim. Her ne kadar İngilizce konuşsak da gönüller aynı tarafa doğru yönelmişti.

Bizim en önemli farkımız biraz yeme - içme kültürümüzdü. Peynir kesinlikle yemiyorlar, ekmek hakeza, tatlı çeşitleri bizimkinden farklı, mantıyı kocaman yapıp, buharda pişiriyorlar. Et olarak at eti yiyorlar vs gibi çeşitlendirebiliriz.

Bana el yapımı çok güzel bir şapka hediye etti.

Kendileri Türkiye'ye ciddi bir hayranlık duyuyorlar. Erdoğanın orayı ziyaret edişini uzun uzun anlattı. Çindeki televizyonlarda Erdoğanın ziyaretini göstermemişler ama buraya gelince kendisi internetten izlemiş. Bu baskıcı rejimden ülkeye gelen bir başbakanın görüntülerini vermeleri gibi normal bir davranış beklemek fazla iyimserlik olurdu. Erdoğan bölgeyi ziyaret edişinde kendisine ikram edilen şekerlemelerden filan tadıyor, oradaki insanlarla sohbet ediyor. Önemsiz basit ufak tefek şeyler.. İktidardakilerle aralarında ne kadar mesafe olduğunu bahsederken bu tür hareketler onların çok ama çok gariplerine gidiyor.

Bugün gerçekten benim unutamayacağım bir gün oldu. Umarım onların yaşadıkları yerleri de görmek bir gün nasip olur.

Hiç yorum yok: