19 Aralık 2012 Çarşamba

Connecticut Katliamı ve Şiddet

15 Aralık'ta Amerika'nın artık ne yazık ki önüne alamadığı okul katliamlarından birisi daha yaşandı. 22 si çocuk 28 kişinin öldürülmesi vahşeti yaşandı. Olayın ayrıntılarına girmeyeceğim ama burada iki önemli konuya işaret etmek istiyorum. Birincisi Amerika'da şiddetin beslenmesi, ikincisi ise sivil silahlanma.
 
Geçen hafta bir conversation grubunda şiddetin beslenmesini, televizyonlar üzerinden ele alarak  bu olay olmadan bir kaç gün önce konuşmuştuk. Hatta bu konuyu ben konuşmak isteyince hoca önce sebebini anlayamadığım şekilde garipsedi.

Amerika'ya geldiğimizde İngilizceyi geliştirmek için televizyon almaya karar verdik. Televizyonu açtığımız ilk günlerde gözümüze çarpan şey televizyonların ne kadar şiddeti beslediğiydi. Hemen her kanalda "Criminal" denilen polisiye diziler var, ama ne diziler. Her bölümde mutlaka azılı bir seri katil oluyor ve kurbanlarını vahşice öldürüyor. Bu öldürme sahneleri de neredeyse ayan beyan yapılıyor.. Türkiye'deki gibi kan'ı içeren sahneleri flulaştırma tarzı kısıtlamalar yok. Polis de herkesi tak tak yere indiriyor.. sanki sinek avlıyor..Bu diziler üstelik evin farklı köşelerinde de olsa herkesin oturup televizyon izlediği  Prime Time denilen zamanlarda yayınlanıyor.

Hocaya bundan bahsettiğimde bana savunduğu şey "ama izleniyor, halk bunu istiyor" düşüncesiydi. Ve onun söylediğine göre insanlar bu dizilerle kendilerini nasıl korumaları gerektiğini öğreniyorlarmış. Şimdi bu düşüncenin neresinden tutsanız elinizde kalır ki cümlenin üstüne yorum yapmaya bile gerek. Ben büyüklerden önce çocukların bunları izleme olasılığını bile düşünemiyorum.

Bir insan devamlı şiddet sahneleriyle oturur, kalkar, arkası yarınlarla da daha da heyecanlı hale getirilen bu dizilerin müptelası olursa, sağlıklı düşünme yetisini yitirmeye başlayacağı kanısındayım. Bu, iki kere iki dört eder derecesine yakınlıkla ispatlanmış. Şiddet şiddeti, sevgi sevgiyi doğurur.

Dr.Emoto'nun suyun hafızası ile ilgili çalışmaları bunun en güzel kanıtlarından biri. Suya şiddetli sahneler izletilince suyun molekül yapısı bozuluyor, suya güzel sözler söyleyince suyun molekülleri çok güzel şekillere bürünüyor. Dr. Emoto da insanın %75 su olduğu için ruhsal beslenmesinin çok önemli olduğunu ifade ediyor. Tabi karakter anlamında kişisel eğilim de oldukça önemli. Bazı ruhlar şiddete daha eğimli oluyor.

Amerikalıların aşırı hassasiyet gösterdiği noktalardan diğeri ise güvenlik. Ama bu bizim anladığımızdan çok daha farklı bir şekilde yorumlanıyor. Bunu biraz daha açmak gerekirse, eğer siz birisinin bahçesine yanlışlıkla girerseniz, ev sahibi sizinle hiç konuşmadan orada ateş edip öldürse, nefsi müdafaadan dolayı herhangi bir ceza almıyor. Bu durum bizde, hırsızı eğer yatak odasında öldürürseniz nefsi müdafa, salonda öldürürseniz cinayet ifadesiyle tanımlanıyor. Bu güvenlik düşüncesiyle kişisel silahlanma Amerika'da çok yaygın. Halkın büyük bir çoğunluğunda silah var.
 Davis dışında çektiğim bir fotoğraf

Amerika'da kendilerine nasıl bir dünya oluşturmuşlarsa, kişisel silahlanma ile kendilerini güvende hissedebiliyorlar. Silah ruhsatı almak da çok kolay olduğundan şöyle biraz daha orta halli şehirlerde bellerinde silahlarla dolaşan tahmin edemeyeceğiniz sayıda insanla karşılaşabilirsiniz. Connecticut katliamının aktörünün annesinin üstüne 3 tane silahın kayıtlı olduğu ortaya çıktı ve vahşet bu silahlardan biriyle gerçekleştirildi.

Üniversite ekonomisiyle dönen küçük şehirler hariç Amerika'nın güvenlik açısından pek emin bir yer olmadığını söyleyebiliriz. Bunu yazınca şimdi de aklıma başka bir conversation grubundaki hocanın söylediği cümle geldi ve gülümseme isteği doğdu..Kendisi Çiller zamanında Türkiye'ye gitmiş ve bu olaydan çok önce ülkelerden konuşurken hocamız bana "Türkiye'yi ziyaret etmemizi tavsiye eder misin" diye sorduğunda cevabım "Kesinlikle" olunca bana alaylı şekilde terörü hatırlatarak "Güvenli olduğundan emin misin?" dedi.

Hiç yorum yok: