29 Nisan 2013 Pazartesi

Korean Dish

Son zamanlardaki en yoğun günlerimden birini daha cuma günü yaşadım. 2 ayrı misafir ağırlama ve araya bir davet.

Sabah Vietnamlı ve Japon 2 arkadaş kahvaltıya geldiler. Onların ağız tadına uygun olması için kahvaltıya pilav yaptım ama nerden esti bilmiyorum salçalı pilav yaptım. Ve diğer mezeler.. Mezelerden ve garip renkli pilavdan yana herşey iyiydi ama baklavayı yiyemediler. Tadı onlara çok garip geldi :) Şeker bombası gibi..

Baklava konusunda ısrar etmedim ama diğer ikramlıkları Türk olmanın gereği olarak "yemessen ölümü gör" demesen de zorla yedirdim :)

Misafir ağırlamanın tatlı telaşından sonra, sıradaki diğer aktiviteye yani misafirliğe gittim. Koreli sınıf arkadaşım benimle birlikte iki arkadaşı daha evine davet etmişti.

Koreli "Kim" iyi anlaştığım arkadaşlarımdan birisi. İlginç bir şekilde iki tarafın da yabancı olduğu bir dilde paylaşabildiğimiz, konuşabildiğimiz ve o anki hislerimizee ortak olabildiğimiz anların olması gerçekten güzel bir duygu.

Koreli Kim'in yanında Japon Jin ve Macar Anica da bu grupta. Geç katılabildiğim buluşmada Anica'yı kaçırsam da, Jin ve Kim'le sohbet etmek o gün bana çok iyi geldi.

Ve ikramlar:
 Su yosunu rulosunda sebzeli prinç
Ben tadını çok beğendim. Arkadaş kendisi yapmıştı, pirincin içinde sebzelerle birlikte yumurta da vardı.
 Tatlı patatesten makarna.
" Kim" bunu da kendisi hazırlamış, makarna undan değil de geleneksel şekilde el yapımı tatlı patatesten..Servisinde havuç ve ıspanak da vardı. Tadı harikaydı.

 Pirinç makarnası, balık ve havuç, sos ile..
makinemiz keyifsizdi..

Bugün fotoğraf makinem iyi gününde değildi, odaklanma sorunu yaşadı çokca. Kendisini değiştirmem konusunda sinyaller veriyor..
 
 Koreli arkadaşım Kore'de bir kız üniversitesinde hoca. Evet ilk duyduğum da benim de garibime gitmişti ama Kore'de sadece kız öğrencilerin eğitim alabildiği üniversiteler varmış. Arkadaşım ortamının çok güzel olduğunu ifade etti.

Kore gerçekten çok özel bir yer. Normalde toprak yüzölçümü oldukça küçük ve yaklaşık 60 milyon nüfusu var. Amerika'da Koreli populasyonunun en azından California için oldukça fazla olduğunu söyleyebilirim. Rakamın yüksek olması benim için sevindirici; Türklere karşı hem sıcakkanlılar hem de gözlemleyebildiğim kadarıyla genel karakterleri açısından oldukça güzel insanlar..

Ve Kore marketinde görüdüğüm bir paket.
 Kurutulmuş balık
Kurutulmuş et olur da kurutulmuş balık olmaz mı
Naıl tüketiyorlar bilmiyorum ama çerez niyetine göre de yiyor olabilirler..

Buluşmanın sonuna doğru Kim'in kızı bize gösteri yaptı. Oldukça akıllı ve olgun olan bu genç Amerika'nın en iyi liselerinden birinde burslu okuyacak. Boş zamanlarında da Latin dil dersinin yanında piyano ve marimbas dersleride  alarak vaktini bu yaşta vaktini değerlendirmeye çalışıyor. Ben özellikle marimbas'ı çok sevdim.

Marimbas.. Sesi çok hoş

 Parmak hızına yetişememişiz..

Videoları buraya yükledim..
http://www.necabuk.blogspot.com/2013/04/which.html

Ve burada Kore'nin meşhur genç sanatçılarından birinden bir performans: Sesi bana çok hoş geliyor..

Bu günün sonuna doğru çok değerli Çinli Phyllis Hanım eve geldi. 77 yaşında ama inanılmaz derecede akıllı ve sağlıklı..

Güne dönüp kısaca baktığımda sabah benden 10 yaş küçük bayanlarla vakit geçirmişim, fikirlerimizi karşılıklı paylamışız, öğleden sonra benim yaşlarımda arkadaşlarımla sohbet etmişim, akşama doğru da hayranlığıma hayranlık katan ve benden 40 küsur yaş büyük harika bir insanla güzel bir paylaşım imkanı bulmuşum..

 Evet güzel insanlarla günü geçirmek..Yalnızlığı da seviyorum insanlarla beraber olmayı da...

28 Nisan 2013 Pazar

The Talented Korean Girl

The girl in these videos is one of my Korean friend's daughter. She is talkative and very smart and talented and thougtful and cute and....
 
Video-1
 
 
Video-2
She noticed my recording

Video-3

Video-4
Sounds very nice.. Four sticks, two hands.. Controlling is not easy...
 
Video-5

24 Nisan 2013 Çarşamba

Vietnam Mutfağı'ndan

Amerikan-Vietnamlı Diane

Davis'teki conversation partnerım Diane.. Kendisi doğma büyüme Amerikalı ama ailesi Vietnam'dan gelmiş..

Haftalık görüşmelerimiz dışında acilen bir kere evime gelmek durumunda kalmıştı. Yarım saat içinde birşeyler hazırlamam gerektiği için en hızlı çözüm olan Tarhana çorbasını pişirdim, patates kızarması ve makarna ile servis ettim. Eşim tarhana çorbasını hayatta içmez demişti ama beğenerek içti. Kendi yaptığım yoğurdu, kurtarıcım baharatlarla acılı sosu, Türk çayını ve tahinli helvamızı da ikram ettim, üstüne de sütlü irmikli tatlının yapılışını gösterdim. Evdeki arkadaşlarına da götürmüş ve onlar da beğenmişler. Biraz "Pratic Turkish Cuisine" oldu ama Türkiye'de çalışan bayanın mutfağının kısa özeti bu..

Biz de bugün ikimiz "Vietnamese Cuisine" denilen Vietnam Mutfağı'ndan bir lezzeti benim için denemeye gittik.
Lezzeti yanında  "chopsticks" denilen yemek çubukları için de ilk denemeydi..

Davis'te pizza dışında ilk defa dışardan yemek yeme girişimiydi bu.Ve ilk deneme için oldukça iddalı oldu Vietnam Çorbası.
Benim tam vejeteryan çorbam - pirinç noodle(bir çeşit şehriye) ile..

Tadi biraz değişikti. Sos vs. hiçbirşey olmadan sadece sebze haşlaması olmasını istedim, içindeki taze soya filizleri vs den farklı bir tadı vardı.

Bu da Diane'nın çorbası - Deniz ürünleri ve pirinç noodle ile..
 
Chopstick'leri tutmak her zaman kolay olmadı
 
Çorba kaseleri bizim en büyük salata kaselerimiz gibi olduğu için bitirmek mümkün olmadı..Benim için oldukça farklı bir deneyimdi..
 
Restaurantta aşağıdaki işleme dışında Vietnam izlerini görmek pek mümkün değildi.

Muhtemelen bizim el sanatlarımızda da benzer motifler var..

Sevgili Diane'nın daha önce bana getirmiş olduğu hediye de buydu:
 Cam şişede Japon origami sanatı
 
Blogumda kendi çektiğim fotoğraflar dışında hiçbir fotoğraf kullanmıyorum, bu ilk olacak. National Geographic'in fotoğraflarından birisi bu..
Pirinç Terasları - Vietnam
(National Geographic Photo)
 
Daha fazlasını merak eden varsa http://travel.nationalgeographic.com/travel/countries/vietnam-photos linkini ziyaret edebilir.
 

11 Nisan 2013 Perşembe

3 Davet Daha

Son iki haftam misafir ağırlama anlamında öncekilere nazaran biraz daha yoğun geçti çünkü 4 ayrı davet verdim.

Kahvaltılarda elde ne varsa, çok da ağır baharatlar kullanmadan orta yollu birşeyler yapmaya çalıştım. Türk kahvaltısını illa ki tanıtayım gibi bir çabam olmadı çünkü bizim kahvaltılar benim genellikle davet ettiğim Asyalı arkadaşlar için çok istenilen tarzda olmayabilirdi. Sebebi ise onların genellikle kahvaltıda çorba içip pirinç ve yeşillik yemelerinden damak tadlarının bizimkinden farklı olması..


Biz gelelim geçen haftaki davetlere: Masamızın küçüklüğünden arkadaşlarımı gruplara bölüp çağırdım ve Joan'la yaptığımız kahvaltıyla beraber 4 ayrı davet oldu.

İlk davete Endonezyalı ve Japon arkadaşlar geldi:
 Mayu'nun eli:)
Buradaki mutfak gereçlerimiz kısıtlı, tam bir öğrenci mutfağını andırıyor..

Asyalı arkadaşlar en çok sarmayı beğendiler. Benim rüyalarımı süsleyen mozaik pastanın tadı onlara biraz garip geldi ama Brezilyalı arkadaş çok beğendi.

Bu Japon arkadaşın getirdiği çaydanlık. Bizim demliklere göre bence çok ergonomik.
 
 Kullanımı çok rahat, suyu dökerken el buhardan yanmıyor..

 Japonların vazgeçilmezi yeşil çay.. bizim yeşil çaylara göre yoğun ama ben sevdim


Pirinçten yapılmış bir tatlı. Ben çok beğendim.

Barbunyadan yapılmış çikolata gibi bir tatlı da vardıve çok lezzetliydi ama zamanında çekim yapmadığım için ekleyemiyorum.

 
 Soya soslu kraker. 
Asyalı olsaydım eminim bunu çok severdim. Soya sosuna alışık olanlar için tadı çok güzel..

İkinci davetimiz, okuldaki başka bir sınıfımaydı. Koreli, Macar ve Japon arkadaşlar geldiler..
Su yosunu..
Onlar ekmek yer gibi yiyorlar. Tadı ve kokusu bizim gibi alışık olmayanlar için biraz yoğun ama baharat olarak kullanılabilinir.

Üçüncü davetim de Brezilya'dan Carolina'ya idi. Carolina eve ilk geldiğinde sofrayı "Sultan" lara göre hazırlamışsın dedi, ben "Sultan" lafını duyunca biraz şaşırdım. Carolina bu terimleri ülkesinde yayınlanan ve bir kısmı Kapadokya'da çekilen bir diziden öğrenmiş. Eee tabi dizi denince akla Brezilya geliyor.
Sevgili Arkadaşım Carolina

Araştırmamı gerektirecek ya da tanımamı sağlayacak bir ortam olmadığından Brezilya'nın bu kadar gelişmiş bir ülke olduğunu Amerika'ya gelmeden önce bilmiyordum. Başkentleri Sao Paolo dünyanın 4. büyük şehriymiş. Amazonları barındırması zaten inanılmaz bir doğa güzelliği de katıyor memleketlerine..Devasa çeşitlilikteki mutfakları da cabası.

Benim onlarla alakalı en ilgimi çeken şey ise, ırkçılık konusundaki hassasiyetleri. Birisine "hey siyah gel bakalım" dersen hapsi boyluyormuşsun ve her türlü suçun kefaleti varken ırkçılığın kefaleti yokmuş.

Brezilya'daki diziye dönecek olursak; Kapadokya'da mağarada yaşayan bir aileyle Brezilya'da yaşayanlar arasında geçiyor. Başroldaki Türk görünümlü Portekiz yıldızının dizideki adı Ziya, pek meşhur.. Tabi bir dizi o ülkeye olan ilgiyi de artımıyor değil, zira Günay Amerika'da Türkiye'nin neredeyse adı yok.Bu diziyle baklava, kilim, rakı, dansöz vs öğrenmişler, gerekli gereksiz..

Burada bizim şekerlemelerin tanıtımı var.
http://globotv.globo.com/rede-globo/salve-jorge/t/extras/v/conheca-os-famosos-doces-da-turquia/2458205/

Tüm davetler tadına doyulmaz sohbetlerle geçti.. O kadar ki saatlerin akıp gittiğini farkedemedim...Endonezyalı, Koreli, Macar ve Japon arkadaşlardan öğrendiklerimi, paylaştıklarımı de ara ara gelecek yazılarda aktararak kendi adıma da unutmamayı umut ediyorum.

Her millet ayrı bir güzel, ayrı bir renk..

6 Nisan 2013 Cumartesi

Joan'la Kahvaltı ve Üstüne Güzel Bir Sürpriz

Amerika'da "native speaker" dediğimiz yani anadilleri İngilizce olan insanlarla görüşüp arkadaş olmak, hele hele kendi yaş grubundan olanlarla bunu sağlamak benim konumumda olan bir insan için neredeyse imkansız gibi birşey. Çünkü onlarla paylaşabileceğim ortam yok.
Zaten çok da eksikliğini hissetmiyorum. Zira conversation partnerlerim olan American-Korean Victoria ile American-Vietnamese Diane'le neredeyse her hafta görüşüp konuşuyorum. Bir de Türkçe öğrencim çok değerli Phyliss hanım var..Ve onlarla her konuyu konuşabilmekten çok memnunum.

Bu güzel insanlara ek olarak bir başka güzel arkadaşım daha var, Joan. Kendisi ellili yaşlarda bir Amerikalı. Ara sıra buluşup saatlerce konuşabilme yeteneğine karşılıklı sahip olabilmemizin yanında beraber kütüphaneye, müzedeki etkinliklere gitmişliğimiz de var. Çok hoş vakit geçirebildiğim birisi..

Kendisini çarşamba günü kahvaltıya çağırdım. Elinde bir güzel vazo ile çıkageldi.
Bu tür hediyeleri saklama gibi bir özelliğim olduğu için tereddütsüz bunu Türkiye'ye götürmeyi düşünüyorum. Yalnız bu vazoda özel olan bahçesindeki ilk gülü bana getirmiş olmasıydı. Benim gibi büyük şeyler karşısında  bazen tepkisiz kalabilip, küçük şeyler karşısında havalara uçabilen birisi için çok güzel bir hediye idi.

Asıl sürprizi ertesi gün aldım. Bana teşekkür etmek için bir kart göndermiş.
Dijitalleşme dünyasında, arkadaşlıkların da iyice sanallaşıp ve hal hatır sorup gönül almanın, gönül vermenin artık parmak ucu dokunmaya kaldığı ve kalpten neredeyse gitgide uzaklaştığı bu günlerde bu kart benim için gerçekten anlam taşıyor..
El yazısı ile duygular..Ne kadar güzel..
Bu güzel anımı da burada paylaşarak bir nevi kalıcılık sağlamak istedim.
Teşekkür ederim Joan

Dear Joan, it is very kind of you. Good suprise to me, thank you..