Amerika'da pek fazla Amerikalı ile arkadaş olma imkanım olmadı, ya girdiğim ortamlarda onlar yoktu, ya da onlarınkinde ben. Zaten California'da çok fazla Amerikan yok, hele bizim oturduğumuz Davis gibi bir üniversite şehrinde "Native American" dediğimiz insan sayısı oldukça az. İşte bu çok az grubundakilerden biri de çok sevdiğim Joan.
Kendisi bizi eşiyle birlikte "Black History Month"dan dolayı Sacramento'daki Crocker's Art Museum'a götürdü. Pazartesi "Presidents Day" dolayısı ile resmi tatildi. Presidents Day demişken, önceleri 22 Şubatta George Washington'ın doğumgünü için kutlanan "Başkanlar Günü" three-days weekend yapılması için her Şubatın 3. Pazartesi günü olarak değiştirilmiş, gelmiş geçmişler ve mevcut olan Başkan için kutlanmaya başlanmış.
Sanki Anadolu'dan gelmiş gibi..
Müzede o kadar çok, o kadar güzel resimler vardı ki, takdir etmemek mümkün değil. Ben buraya sadece Charles Nahl'ın 2 resmini ekleyeceğim.
Bu resim bir Sabine(Bir İtalyan kabilesi) kadınının kendini esir alan kişiye olan aşkını anlatıyor, resmin diğer tarafında kadının babası kızını kurtarmaya çalışıyor. Yapım yılı: 1870
Yukardaki resimde de çeşit çeşit kumaşlar ve Miss San Francisco olarak geçen küçük kızın taktığı altınların bolluğu önem kazanmış. Yapım yılı: 1853
Resimleri incelemek oldukça vaktimizi aldı, ki ben daha çok kalmak istiyordum, resimleri incelemek için orada sabahtan akşama kadar tahmin edilenden daha fazla gün geçirebilirim.
Son bir resim daha ekleyeyim. Henüz boyası kurumamış kadar yeni diyebileceğimiz bir resim. Guy Colwell'e ait.
Sol taraf sağlıklı, sağ taraf hasta insanları ve bu iki grubun ne kadar içiçe olduğunu gösteriyor... Yapım yılı: 2009
Amerika'da Şubat ayı "Black History Month" olarak kutlanıyor. Bu kapsamda müzede küçük bir panayır da kurulmuştu..
O gün siyahilerin bir kilisesinden gelen siyahi öğrenciler bazı müzik parçalarını seslendirdiler.
Joan'nın anlattığına göre siyahiler inanç konusunda çok hassaslarmış. Joan Hristiyan olduğu için Müslüman olanlar hakkında bilgi sahibi değil ama dediğine göre Hristiyan siyahiler Hz. İsa'nın bir gün gelip kendilerine çok güzel bir hayat sunacağını düşünüyorlarmış ve bu inançlarından dolayı da birbirlerine sıkıca bağlılarmış.
Çocukların söylediği şarkılar oldukça çoşkuluydu. Joan normalde beyazların çoğunluklu olarak gittiği kiliselerde ortamın çok sessiz olduğunu ama siyahilerde bunun tam tersi olduğunu söyledi. Siyahiler içlerinden gelen o çoşkuyu sesli olarak ifade etmeyi seçiyorlar. Siyahilerin dobra insanlar olduğunu karşılaştığımız ortamlarda rahatlıkla görebiliyoruz. Onları sessiz, sakin halleriyle düşünemiyorum.
Müzeden çıkmadan eklemek istediğim modern bir çalışma daha: Bu çalışmayı büyütüp baktığımız zaman bol bol kuru kafa, mezar, işkence edilmiş insan resimleriyle zarın altı yüzünü de görebiliyoruz.
Amerikadaki bir müzede Bush'un görülebilesi bir açıdan zihinlerdeki şeması.
Müzeden çıktıktan sonra bizi Rosa Parks'ın otobüsü bekliyordu. Aslında otobüs Rosa Parks'ın otobüsü değildi, çünkü kendisi Henry Ford müzesinde sergileniyor ki Obama'nın otobüsü ziyaret edip, içinde oturmuşluğu var. (http://www.npr.org/blogs/thetwo-way/2012/04/19/150970124/photo-president-obama-sits-in-rosa-parks-bus)
Biz yine de madem o niyetle bir otobüs kondurmuşlar müze önüne, girip bakalım diyerek otobüse binip, rehberin ağzından kısaca Rosa Parks'ın hikayesini dinledik.
Müze ziyaretinin ardından California'ın başkenti Sacramento'da şöyle kültürümüzü yansıtabilecek güzelce dekore edilmiş bir Türk restorantı bulamamanın üzüntüsüyle Joan'ın eşinin önerisiyle bir Fas restorantına gidip, yaprak sarması, babagannuş vs tanıdık gelenlerden seçerek geziyi tamamladık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder